Taş Hastalıkları Konusunda Bilmemiz Gerekenler

Supersaturasyon dediğimiz idrardaki içeriklerin çökeltisi sebebiyle oluşan üriner sistem taş hastalığı, üroloji pratiğinde en sık rastlanan hastalıklardan biridir. Üriner sistem taşları; böbrek, üreter ve mesanede oluşuyor, mineral ve asit tuzlarından meydana geliyor. Ülkemizde her 100 kişiden 15’inde görülen bu hastalık hakkında bilmemiz gerekenleri sizlerle paylaşıyoruz.
image

Böbreklerde taş nasıl oluşur?

İdrardaki kalsiyum, oksalat, ürik asit, sistin, fosfat gibi minerallerin kristalleşerek kümeleşmesiyle ve taş oluşumunu engelleyici maddelerin (sitrat, magnezyum) idrarda yoğunluklarının azalmasıyla taş oluşur.

Kimler risk altındadır?

Ailesinde taş hastalığı olanlar, az sıvı tüketenler, sıcak iklimlerde yaşayanlar veya mesleki olarak sıcağa maruz kalanlar, şeker hastaları, fazla proteinli gıdalarla beslenenler veya takviye gıda alanlar, bazı hormonal ve metabolik hastalıkları olanlar (hiperparatiroidi, crohn, malbsorbsiyonlar, enterik hiperoksalüri), bazı obezite ameliyatları olanlar risk altındadır.

Yine erkeklerde taş hastalığı kadınlara kıyasla daha sık görülür. Bazı anatomik anomaliler de böbreklerden idrar akışını bozarak böbreklerde taş oluşmasını kolaylaştırabilir.

Taş hastalığının belirtileri nelerdir?

En sık görülen belirtileri sırt- yan bölgemizde oluşan, periyodik artıp-azalan ağrı (renal kolik), idrarda yanma ve renk değişikliğidir. Ağrı künt, şiddetli, kıvrandırıcı, gelip geçen tarzdadır. Genellikle hastalar ağrıyı yaşadıkları en şiddetli ağrı olarak tarif ederler.

Taşlar böbrekten idrar kanalına düştüğü zaman ağrı kasık bölgesinde olup, aşağıya doğru yayılabilir. Ağrı pozisyonla artıp azalmaz. Ağrıya bulantı, kusma, idrarda yanma ve renk değişikliği de eşlik edebilir. Beraberinde enfeksiyon da olursa ateş de olabilir. Böbrek tıkanıklığı iki taraflı olursa idrar çıkışında azalma görülür.

Hiçbir şikâyeti olmayan taş hastalarına da nadir de olsa rastlanmaktadır

image

Teşhis ve tedavi yöntemleri nelerdir?

Teşhis için hastanın şikayetleri ve özgeçmişi dinlenir. Taş ağrısı tipiktir ve muayenede hastaların taşı olan tarafta fizik muayenede ciddi ağrı duyarlar. Daha sonra biyokimyasal ve radyolojik yöntemlerden faydalanırız. Bunun için laboratuvara ve radyoloji bölümlerine hastaları yönlendiririz: idrar tahlili ve kanda üre, kreatinin, enfeksiyon belirteçleri ölçümü yapılır.

Taş hastalığının kesin tanısı yapılan radyolojik yöntemlerle yapılır. Bu amaçla ultrason, direkt grafiler ve tomografi kullanılabilir.

Taş hastalığının tedavisi taşı boyutu, bulunduğu yer, sertlik derecesi, hastanın şikayetlerinin şiddetli, böbrek fonksiyonları ve enfeksiyon olup olmamasına göre değişir. Temel olarak taşlar ilaç tedavisi, ses dalgası ile taş kırma, lazerle taş tedavisi ve perkütan cerrahi ile tedavi edilir.

Taş kırma (ESWL) Nedir?

Dışardan jenaratör denen bir cihazdan üretilen kısa sinyalli yüksek enerjili ses dalgaları ile taşların kırılması işlemidir. ESWL yöntemi ile ciltten vücuda giren ses dalgaları taşı küçük parçalara ayırır ve bu çok küçük taş parçaları vücudu idrar yolundan terk eder.

İşlem sırasında jeneratörden üretilen ses dalgaları hastanın cildinden odaklanan taşa iletilir. Ses dalgaları dakikada belli bir frekansta üretilir ve işlem sırasında frekans artırılabilir. İşlem yaklaşık 20-45 arasında sürer ve ek seans ihtiyacı olabilir. İşlemden sonra hastanede kalınmasına gerek yoktur.

İşlemin en büyük avantajı diğer tedavi yöntemleri gibi anestezi gerektirmemesidir. Bu yüzden anestezi alması sakıncalı hastalara da uygulanabilir. Ancak işlem hafif ağrılı olduğu için öncesinde ağrı kesici yapılır.

Böbrekte özellikle 2cm’den küçük boyuttaki taşlara, idrar kanalında (üreterde) ise 1cm’den küçük boyuttaki taşlara uygulanır.

Taş hastalığına ameliyatsız çözüm.

Böbrek veya idrar kanalı (üreter) içindeki özellikle küçük boyutlardaki taşların kendiliğinden düşme şansı vardır. Teorik olarak idrar kanalındaki 5mm’den küçük taşlar %85 oranında kendiliğinden düşer. 5-10mm arasındaki taşlar için de ilaç tedavileri ile ameliyata gerek kalmadan kontrol altında düşmesi beklenebilir.

Oral kemoliz denilen tedavi yönteminde ise belli taş tiplerinin ilaç tedavileri ile taşın eritilmesi amaçlanır. Teorik olarak bu yöntemler tanımlansa da pratik olarak sınırlı hasta grubunda uygulanmaktadır.

Perkütan taş cerrahisi

Özellikle büyük boyutlardaki taşlarda tercih edilen bir tedavi yöntemidir. Anestezi altında böbrek odacığına girilip cilt ve böbrek arasına bir tüp yerleştirilir. Bu tüp içerisinden kameralı aletler (nefroskop) ile böbrek içine girilip taşa ulaşıp parçalanır ve taşlar temizlenip dışarı alınır.

Son yıllarda küçük çaplı nefroskopların (mini-ultramini ve mikroperkütan taş tedavisi) geliştirilmesi sayesinde böbreğe zarar vermeden böbrek taşı tedavisi yapılmaktadır. Özellikle çocuk hastalarda da güvenle ve başarıyla uygulanabilmektedir.

Açık ameliyat uygulaması

Eskiden yaygın uygulanmasına rağmen böbrek taşlarının tedavisinde açık cerrahi yöntem artık neredeyse hiç uygulanmamaktadır. Açık böbrek taşı ameliyatında büyük bir cit kesisinden sırt kasları kesilerek veya aralanarak böbreğe ulaşılır, böbrek ana havuzcuğu (pelvis) veya böbrek dokusu kesilip aralanarak taş bütün halinde veya parçalar halinde çıkarılır. Ameliyat sonrası hastalar genellikle uzun süre hastanede yatar (5-10 gün arası) ve ağrılı bir dönem geçirirler. Böbrek dokusu kesildiği için kan kaybı riski vardır. Ameliyat sonrası kesi yerinde özellikle kilolu hastalarda fıtıklaşmalar olabilir. Hastaların normal günlük aktivitelerine ve işe dönüşleri uzun sürer.

Bugün açık böbrek taşı tedavisi yerini endoskopik yöntemler olan perkütan nefrolitotomi (PNL) ve üreteroskopik taş tedavisine (URS-flexible URS) bırakmıştır. Ancak kapalı (endoskopik) böbrek taşı tedavilerinin uygulanamadığı veya başarısız olduğu çok sınırlı hasta grubunda açık cerrahi uygulanabilir. Laparoskopik cerrahi bu durumlarda açık cerrahiden önce tercih edilmesi gereken yöntemdir.

Sonuç olarak idrar yollarındaki taşların tedavisinde endoskopik ve laparoskopik tedavi yöntemleri açık böbrek taşı tedavisinin yerini almıştır. Bu yöntemleri uygulamak için teknik imkân veya cerrahi tecrübenin olmadığı durumlarda açık cerrahi tedaviler uygulanmaktadır.

Yeniden taş oluşması nasıl engellenebilir?

Taş hastaları neler yapmalıdır?

Taş hastalarının temel olarak yapmaları gerekenler bol sıvı tüketmeleri, sağlıklı kiloda kalmaları, tuzdan kısıtlı diyet tüketmeleri, sebze ağırlıklı beslenmeleri ve hareketli bir yaşam sürmeleridir.

Taş hastalığında diyetin rolü nedir?

Genetik faktörlerin rolü nedir?

Özellikle ailesinde taş hastalığı olanlarda risk 2.5 kat artmıştır. Ayrıca genetik geçiş gösteren bazı hastalıklarda (örnek: renal tubuler asidoz, sistinüri, primer hiperokzalüri) da taş hastalığı görülmektedir.

image